24 Nisan 2024 18:10

Batıda sanayi devrimiyle hızlanan kapitalizm fırtınasına karşı İslam dünyasında, alternatif iktisadi oluşumlar, projeler ve düzenlemeler geliştirilemediği için kalkınma için sermaye, derlenip toparlanarak yeni proje ve yatırımlara yönlendirilememiş, teknik ve endüstriyel kalkınma sağlanamamış, sosyal kurumlar yenilenememiş, düşük gelir düzeyi, işsizlik ve fakirlik içindeki tabanla yönetici ve aydın arasında ahenk sağlanamamış ve agresif bürokrasiye mahkum kalınmıştır. Artık inancımızın yüklediği, ekonomik yeterliliği ve bağımsızlığı sağlamak vazifesini yerine getirme hususunda bahane kalmamıştır. “Borç alan emir alır” manasınca ekonomik bağımsızlığın siyasi ve kültürel bağımsızlığın şartı olduğunu unutmamalıdır. Artık dünyada silahlı mücadeleden çok ekonomik mücadele öne çıkmıştır.

Küresel piyasada yer tutmak, sermaye ve işgücünü verimli değerlendirmek toplumsal bir zorunluluk haline gelmiştir. Sorun kurumların yapısından ziyade insanların ahlakındadır. Bu bakımdan şer’î temel ilkelere aykırı olmadığı sürece yeni oluşturulmuş şirketler veya teşebbüsler, insanların yararına olan işleri kolaylaştıran imkânlar, dinin maksadına uygundur. Hayrettin Karaman’ın ifadesiyle; suistimale açık olma, aksayan yönler, haksız kazanç ve menfaat sağlama gibi durumlar olması bu tür olumsuzlukları gidermeye azami gayret gösterme sorumluluğu devam etmek kaydıyla mevcut şartlarda bu tür faaliyetlere kayıtsız kalmamızın gerekçesi olmamalıdır. Ahlaklı, erdemli, emin ticaret ehlinden zaten bu tür mahzurların işlenmesi beklenmez.

İnsanların durumlarında ve ihtiyaçlarında bir durumdan diğerine doğru değişim söz konusu olduğundan fesadüzzaman (bozulmanın yaygınlaşması) sebebiyle zaruret bulunmasa da bazen ihtiyaçların zaruret gibi değerlendirilmesi durumu açığa çıkmıştır. İzz b. Abdüsselam da, meşakkatin umûmîleşmesinin zaruret durumuna yol açacağını ifade eder. Diğer taraftan da müctehid, fesadın yaygınlaşması yani fesadüzzaman sebebiyle meşru vesileleri gayr-i meşru maksatları için kullanma noktasında insanlarda umumî bir yöneliş görülürse bu durumda mefsedeti defetme ve harama götüren vesilelerin önünü tıkamak için bunu menetme yoluna gitmelidir. (Topluluğumuz da bu anlayışın küçük bir ürünüdür) Yapılması gereken ekonomik cihad ve mücadelede başarılı olmak için dinin genel kaidelerine uygun maslahat çerçevesinde endüstriyel ve ticari kuruluşları hukuki, siyasi ve ahlaki altyapıları hazır bir halde küresel alana taşımak olmalıdır.

Başarı ancak ulema, siyasi irade, iktisadi sistem ve müteşebbislerin uyum içerisinde hareket etmelerine bağlıdır. Bunun gibi ilmi çevrelerde de dinin doğru anlaşılması hususunda gayret ve anlayışların zayıflamasından yakınılmış, ictihâdî hükümler kendi bağlamları içerisinde değerlendirilmezse, dinî ahkâmın taşıdığı makasıd gözardı edilirse, dinin basiret üzere anlaşılmasının önüne geçileceği üzerinde durulmuştur.

Yazıda Geçen Kaynaklar:
İbn Abdüsselam, Kavâidu’l-Ahkâm
Hayrettin Karaman, İslam Açısından Borsa, Tartışmalı İlmi Toplantı
Osman Şekerci, İslam Şirketler Hukuku Açısından Anonim Şirketleri